BAŞKAN SALİH AHMET’İN KONUŞMASI
Değerli meslektaşlar, değerli basın mensupları,
Rodop Meriç İlleri Selanik Özel Pedagoji Akademisi Mezunu Türkçe Öğretmenleri Derneği olarak, gerçekleştirdiğimiz yıllık olağan kongremize hepiniz hoşgeldiniz.
Değerli oylarınızla bizleri göreve getirdiğinizden bu yana, görevimizi her anlamda layıkıyla yerine getirmeye çalıştık. Varlık mücadelesi veren okullarımızın ayakta kalması için toplumca yapılması gerekenleri ve mücadele yollarını aradık. Bunun yanında üyelerimizin özlük haklarıyla ilgili gerekli mücadeleyi verdik.
Üyelerimizin çıkarlarını korumakla yükümlü olduğumuz bilinciyle hareket ederek , üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getirdiğimize inanıyoruz. Görevimiz süresince, asıl ağırlığı okullarımız ve azınlık eğitimi üzerine verdik ve enerjimizin büyük bölümünü bu yönde harcadık. Çünkü bizi bekleyen tehlikeyi sezdik ve eğer hiç bir şey yapılmazsa, gelecek on yıl içinde okul sayımız bu günkü sayının yarısından aşağıya ineceğini gördük. Biraz sonra ekrana yansıtacağımız azalma, ne yazık ki bunu doğrulamaktadır. Toplam kayıtlardaki düşüş içler acısı. Yapılacak tek şey önce erozyonu durdurmaktı. Biz göçleri durduramazdık.Biz doğurganlığı arttıramazdık. Ancak bizim yapabileceğimiz başka bir şey vardı: Eğer toplum ve öğretmenler elele verirsek, azınlık okulunu terkedip devlet okullarını tercih eden ailelerle ilgili yapacağımız şeyler olduğunu gördük. Bunu denedik. Öncetoplumun hemen hemen bütün STK larını derneğimize davet ederek bilgilendirme ve bilinçlendirme toplantıları düzenledik ve elele verince bazı yanlış algıların değişebileceğini gördük. Okullarımız varlık mücadelesi verirken biz başka türlüsünü yapamazdık arkadaşlar. Tabi ki önce okullarımızı ayakta tutmanın mücadelesini verecektik. Çünkü okul varsa eğitim olacaktı, çünkü okul varsa öğretmen olacaktı, çünkü okul varsa sendikal haklarımızdadan bahsedebilecektik. Dikkat edilirse verdiğimiz mücadelenin içinde bu saydıklarımın hepsi var.
Bazı arkadaşlarımız hala meselelerin toplumdan ayrı, sadece yetkililerle çözüleceğine inanmaktadır. Biz öyle düşünmüyoruz. Tabi ki biz herkesle diyaloğu sürdürmekten yanayız ve resmi düzeyde temaslarımız devam ediyor ve edecek te. Fakat unutmayalım ki biz bir sendikayız ve bizim bazı prensiplerimiz var. Biz önümüze geleni imzalamak için değil, kendi düşüncelerimizi kendi taleplerimizi onlara iletmek ve yaptırmak için varız. Yine bazı arkadaşlarımız devlet nazarında önceki konumumuzla şimdiki konumumuz arasındaki farkı göremiyor. Bu arkadaşlar şunu unutuyorlar: Artık devletin gözünde eski SÖPA’lı yok. Eskiden bize ihtiyaç vardı. Çünkü okullara öğretmen lazımdı. Şimdi okullarımızın bir bir kapandığı, iş yerlerinin bir bir azaldığı bir dönemi yaşıyoruz. Bize neden ihtiyacı olsun ki! İşte burada dernekçiliğin önemi bir kez daha artmaktadır arkadaşlar. Biz güçlü olmalıyız. Biz önemli olduğumuzu göstermeliyiz ki bizi kaale alsınlar. Aksi takdirde 150 kişilik bir sendikayı kimse kafaya takmaz.
Sıfırlayıcı bir mantıkla bakıldığında hiç bir şey yapmamış gibi gösterilmeye çalışılan bu yönetim şunları başardı değerli meslekteşlar: Demokritus Üniversitesi çatısı altındaDidaskaliyo diye bir kurum açılacaktı biliyorsunuz. Bu bölümün doğuracağı sakıncaları gördük ve karşısında olduk. Nitekim faaliyete geçmedi.Tek tip tam gün uygulamasının okullarımızda uygulanmamasını sağladık. Cuma meselesine günümüze kadar dokunulmamasını sağladık. Türkçe yasağına karşı verdiğimiz mücadele, Dernek tüzüğünün başlık ve içeriğinin değiştirilmesi için başlattığımız ve devam eden süreç, iki SÖPA derneğinin ortak çalışmaları, diğer STK ‘larla çalışmalar, birlikte eğitim kongreleri, iftarlar, boykotlar, okullarımızı korumak için toplumla biirlikte verdiğimiz mücadele ve başarılı sonuçlar… Evet biz bütün bu çalışmalarımızla birilerini rahatsız ettiğimizin farkındayız. Anlayamadığımız tek şey, bizim neden rahatsız olduğumuzdur. Ha sendikacılığı iyi bilmediğimizden dolayı bazı hatalar yapmış olabiriz. Herkes hata yapabilir. Mühim olan hatalardan ders çıkarmaktır. Kimse anasından sendikacı veya dernekçi doğmadı arkadaşlar. Sendikacılığı yaşarken öğreniyoruz. Çünkü sendikacılık bir meslek değildir. Kim ben sendikacılığı iyi biliyorum derse yalan söylemiş olur. Bunun yanında yine de ben bu işi sizden daha iyi yaparım diyen varsa buyursun adaylığını koysun. Sigortasız yıllarla alakalı mücadele verilmediğini düşünen arkadaşlar için şunları söylemek istiyorum:
Bu işin mağdurlarından olan bizler yönetime gelir gelmez bu meseleye el attık. Derneğin tarihinde ele alınmamış bir meseleydi bu. İlk defa biz gündeme getirdik. Tabi ki bu zor bir mesele. Hemen çözülmesini beklemek yanlış olur. Biz meseleyi onlarca defa yazılı ve sözlü olarak dile getirdik. Netice alamadığımız doğrudur. Ülkemizde ve diğer memleketlerde sendikaların isteklerle dolu listeleri vardır. . Bir yılık, iki yıllık, 5 yıllık, on yıllık, yirmi yıllık istekler. Bizdeki bazı istekler de böyledir. Kimisi çözüme ulaşır kimisi ulaşmaz. Daha uzun soluklu mücadeleye gerek duyulur. Dernekçilik yapanlar bunu iyi bilirler. Mücadelesi verilir ve beklenir. Derneğimiz kurulalı beri talep ettiğimiz ve sonuç alamadığımız birçok mesele varken niçin bu mesele büyüteç altına alınıp bu kadar üstümüze gelindiğini anlamakta güçlük çekiyoruz. Biz de dönüp şunu diyebiliriz. Niçin seminer meselesine bir çare bulmadınız? Niçin şunu sonuçlandırmadınız, bunu sonuçlandırmadınız diye eski yönetimlere. Bu yerinde bir eleştiri mi? Netice almak önemlidir evet. Bizim de netice aldığımız meseleler oldu fakat hiç netice alamadığımızkiler de var. Bunlar hep olacak. Önemli olan mücadelenin verilip verilmediğidir. Biz yapılaması gerekenleri yaptığımızı sanıyoruz. Bu noktada şunu söylemekte yarar var sanıyorum. Sorunları ancak dernek aracılığıyla çözebileceğimize hem kendimiz inanmalı, hem başkalarını inandırmayız. Eğer kişiler ve gruplarla çözmeye kalkarsak, bu bizi geçmişe, derneğin olmadığı karanlık günlere götürür ki, bundan ancak biz zarar görürüz.
Yunanca Müfredatı Öğretmen Derneğiyle yapılan görüşmelere kısaca değinmek istiyorum:
Önce neden buna gereksinim duyulduğunu anlatmak istiyorum: Bir defa okullarımızda yunanca ve türkçe olmak üzere iki dilde eğitim verildiği ve okullarımızın varlığının devamının her iki dilin de bu okullarda iyi öğretilmesine bağlı olduğunu biliyoruz. Aileler daha iyi yunanca için çocuklarını devlet okullarına gönderiyor. Bu gerçeği göz önünde bulundurarak, eğitimde kalitenin arttırılması için neler yapılması gerektiği hususunda okullarımızdaki yunanca öğretmenlerinin de düşünceleri bizim için önem arzediyordu. Gayrı resmi görüşmelerimizde bazı ortak noktalarımız olabileceğini gördük ve resmi görüşme gerçekleştirmenin yerinde olacağına karar verdik. İki dernek YK üyeleri bir defa onların bir defa da bizim derneğimizde olmak üzere iki toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantılarda uzlaştığımız ve fikir birliğine vardığımız bazı konular oldu.Görüşlerimizi bir ortak metinle açıkladık. Şunu belirteyim ki bu sadece görüşlerimizi yansıtan bir basın açıklamasıydı ve üzerinde çalışılması gereken konular olduğunu biliyoruz. Kesinlikle nihai bir metin değidir. Daha çok ileride yapılacak istişarelerde kullanacağımız ortak görüşlerdir. Ve herhangi bir bakana da gönderilmiş değildir. Dikkat ettiyseniz bu metinde, sendikal sorunların dışıda sosyal boyutu olan diğer konuların istişaresinde uluslarası hukuk çerçevesinde azınlığın ve ilgili tarfların söz sahibi olması gerektiğini vurguladık. Azınlık okullarının faaliyetlerinin durdurulmasında ailelerin ve okul encümenlerinin fikrinin alınması kaydı ve getirilecek bütün yeniliklerin azınlık okullarındaki mevcut iki dillilik esasınına göre yapılmasında hemfikir kalınması önemliydi.
Meyve veren ağaç taşlanır derler. Demek ki biz de bir şeyler üretmişik sevgili meslektaşlar. Son zamanlarda üstümüze çok gelinmesinden bunu anlıyor ve mutluluk duyuyoruz. Biz, niyetimizden hiçbir zaman şübhe duymadık. Doğru bildiğimiz yolda yürümeye devam ettik. Bundan sonra da yürümeye devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle kurulumuzu selamlıyor, seçimlerde adaylığını koyacak olan bütün meslektaşlara başarılar diliyorum.